Zihnin ve Bedenin Sınırlarını Zorlayan Devrim: İnsanlık, Bu Hıza Ayak Uydurabilir mi?
Buharlı makinelerin keşfi dünyayı uzun soluklu bir değişim-dönüşüm iklimine sokmuştu. İmalat teknikleri, insanın üretimdeki yeri, imalat miktarları ve hızı değişmiş, artmıştı. Buharlı gemiler ürünleri çok uzaklara taşıyabiliyordu. Ürün taşıma kastıyla başlayan bu yolculuklar, bir süre sonra üretime hammadde arayışı kastı ile coğrafi keşiflere dönüşmüştü. Sanayi devrimi olarak adlandırılan bu süreç yaklaşık 200 yıl sürmüştü. 200 yıl boyunca insanlığın daha önceye ait kurduğu ne varsa form değiştirmiş, adeta dünya yeni bir dünyaya dönüşmüştü.
İlk bilgisayar 1833-1871 yılları arasında Charles Babbage tarafından tasarlandı. Yaklaşık kırk yıl süren bu tasarım, insanlığı durulması mümkün olmayan bir koşuya çıkarıyordu. Bu süreç, bilginin işlenme biçimlerini ve insanın zihinsel üretkenliğini kökten değiştiren bir dönemin habercisiydi. Ancak bilgisayarların ilk yıllarında, tıpkı matbaanın ilk dönemlerinde olduğu gibi, değişim yavaş ilerliyordu. Matbaanın keşfi nasıl ki bilginin yayılma hızını arttırmışsa, bilgisayar da bilginin işleniş biçimlerini kökten değiştirmişti. Bilgisayarın ardından yazılım devrimi geldi. Bilginin yalnızca saklanması değil, işlenmesi ve anlamlandırılması da mümkün hale geldi. 20. yüzyılın ortalarında yazılımın gelişmesiyle birlikte, makineler insanın bilişsel süreçlerine ortak olmaya başladı. Bu, değişim hızının katlanarak artmasına neden oldu. Artık gelişmeler 200 yıllık periyotlarda değil, on yıllar içinde gerçekleşiyordu. 21.yüzyılın başında yapay zeka devreye girdi. Yapay zeka, bilgiyi yalnızca işleyen değil, aynı zamanda onu öğrenen ve yeniden üreten bir mekanizmaya dönüştürdü. Matbaa ile bilgiye erişim hızlanmış, sanayi devrimi ile fiziksel üretim değişmiş, bilgisayar ve yazılım ile bilişsel süreçler dönüşmüştü. Ancak yapay zeka, insanlığın tüm üretim biçimlerini ve hatta varoluşsal anlamını sorgulatan bir süreci başlattı. Bu baş döndürücü hız, insanın fiziksel, zihinsel ve ruhsal katmanlarında taşıyabileceğinden daha büyük bir baskı oluşturmaya başladı. 200 yıl süren sanayi devriminin toplumsal etkileri nesiller boyunca sindirilebilmişti. Ancak bilgisayar, yazılım ve yapay zeka devrimleri, birkaç onyıl içinde insanı bilgiye boğmuş, iş süreçlerini kökten değiştirmiş ve bireyin kendi anlamını sorgulamasına neden olmuştur. Gelişimin hızı artık insan bedeninin, zihninin ve ruhunun taşıyamayacağı bir ivmeye ulaşmıştır. Endüstri devriminin ilk yıllarında beden işçiliğinin dönüşümü nasıl toplumsal kırılmalara neden olduysa, bugün de zihinsel işlerin yapay zeka ile otomatikleşmesi benzer bir travmaya yol açmaktadır. İnsanlık, tarihi boyunca ilk kez kendisinden daha hızlı düşünen, öğrenen ve üreten bir mekanizmanın gölgesinde yaşamaya başlamıştır.
Bu hız, bireyi sürekli adapte olmaya zorlamakta, zihinsel yükü arttırmakta ve ruhsal bir yorgunluk yaratmaktadır. Bilgi çağının ilk yıllarında, erişim sorunu varken bugün anlamlandırma sorunu vardır. Bilgi, saniyeler içinde üretilip yayılırken, insan zihni bu akışı sindirmekte zorlanmaktadır. İnsan, bu dönüşümün neresinde duracağını bilmeden ilerlemeye devam etmektedir. Tıpkı matbaanın keşfi sonrası bilgiye doyan toplumların yeni toplumsal yapılara evrilmesi gibi, yapay zeka çağında da insanın kendini yeniden tanımlaması kaçınılmazdır. Ancak bu kez süreç, insanın yaşamsal temposundan çok daha hızlı ilerlemekte ve onu belirsiz bir geleceğin içine çekmektedir.
Bundan sonra insanlık için en kritik soru şudur: Değişimin hızına nasıl adapte olacağız ve bu hızın altında ezilmeden kendimizi nasıl tanımlayacağız?